Ayvalık’ta ; Balıkçı barınağı sorundur, önceki dönemlerde başvuru olmamış, atlanmış vs.Sonuçta barınak için başvuru bu dönem çeşitli şekillerde yapıldı, sonuç alınmaya çalışılıyor,barınak sorunu vardır,açık! Fakat yüzlerce ağaç yıkıldı barınak yok diye mi ? İklim değişikliği bilincini oluşturmamız,tedbir almamız gerekir. Büyük resme bakmak lazım, dünyada ,kentler, şehirler,ülkeler birleştiler, bir şeye işaret ediyorlar.
Bu kapsam da; Ayvalık’ta iklim değişikliği farkındalığını yaratmak için; ilçe parti bşk.lıklarından, STK.lardan ,akademisyenlerden,çevre derneklerinden görüş alarak bu yazı dizisini hazırladım.Bu ilk bölümdeki görüşler akademisyenlerden,Ayvalık Tabiat Platformundan oluşmaktadır.
Ayvalık’ta balıkçı barınağı gerçeği
Dünyanın ve Türkiye’nin iklim değişikliği tehdidiyle karşı karşıya olduğundan , “Önümüzdeki yıllarda etkisini çok daha derinden hissedeceğimiz iklim değişikliğiyle hepimiz mücadele etmek zorundayız.En son 21 Mayıs 2021 günü sabah 06.30 da başlayan saatteki hızı 80-110 km hızı bulan şiddetli fırtınada 56 özel, 10 gezi teknesi, 14 profesyonel balıkçı ruhsatlı balık teknesi tamamen zarar gördü.
Yıllardır Ayvalığımızda balıkçılık ile geçimini sağlayan vatandaşlarımıza ve özel yada ticari tekne sahiplerine, balıkçı barınağı yada mendirek yapılacağının sözü verilip tutulmamıştır.
Ayvalık sert rüzgarları bakımından oldukça tehlikelidir.Bu işin şakaya gelmediği yaşanan felaketle bir kere daha görüldü.Maddi ve manevi olarak vebal büyüktür.
Mevcut balıkçı barınak’ta elden gidiyor.
Balıkesir İli, Ayvalık İlçesi, Namıkkemal Mahallesi, 912 ada, 42 parselde bulunan, Maliye Hazinesi adına kayıtlı 23.720 m2 ‘lik gayrimenkul, mevcut imar planına göre balıkçı barınağı alanında yer almaktadır. Değişikliğe göre ise bu gayrimenkulün bir kısmı ''Özel Güvenlik Bölgesi'' (Sahil Güvenlik) olarak belirlenmiştir.
Yapılacak değişiklik, öncelikle Cunda Adası’nın vasfına uygun düşmeyecektir. İmar değişikliğine konu alan 3361 Sayılı Kıyı Kanunu’na göre yapılanmanın yasaklandığı bölgelerdendir. Ayrıca 3. Derece Sit Alanı vasfında olan gayrimenkulün üzerine bu büyüklükte bir yapı inşa edilmesi Koruma kararlarına da aykırılık teşkil eder. İlçe genelindeki bina yapılaşmasına aykırılık yaratacak nitelikteki binanın, Cunda Adası'nın tarihi ve doğal dokusu ile bağdaşmayacağı da başka bir gerçektir.
Ayvalık’ta bir tane balıkçı barınağı var.Hem bu felaket balıkçı barınağı olmadığı için geldi deniliyor hem de mevcut elden çıkarılmak isteniyor.Bu çelişki değil mi?Zaten Iklim değişikliğinin etkisinden de söz eden yok.
AKADEMİSYENLERİN GÖRÜŞLERİ:
Prof.Dr.Miktad KADIOĞLU : İTÜ Meteoroloji Mühendisi. Meteoroloji ve Afet Yönetimi Profesörü
İl ve ilçe belediyeler vakit geçirmeden iklim değişikliği dairesi/şubesi kurarak biran evvel iklim değişikliği eylem planlarını yapmaları gerekmektedir.Kaybedilecek zamanımız bulunmamaktadır.İlçe belediyeleri herne kadar Büyükşehir Belediyeleri ile eylem planları için koordineyi esas alsalar bile kendi ilçesine ait iklim değişikliği eylem planını ayrı yapmak zorundalar.5993 Sayılı kanun ve yayınlanan resmi gazetede hiçbir şekilde ilçe belediyeleri iklim değişikliği eylem planı yapmıyacaktır denilmiyor.
Aksine Çevre ve Şehircilik Bakanı Sayin Murat KURUM;yerel yönetimlerce iklim değişikliği eylem planı yapılmalıdır diye görüş bildirmişlerdir.
Prof.Dr.Orhan ŞEN İTÜ Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi Meteoroloji Mühendisliği Bölümü Meteoroloji Profesörü
Küresel ısınmanın en önemli sonucu iklim değişimidir. Bahse konu değişim, her ülkeyi aynı şekilde etkilemeyecektir. İklim değişimi, yıkıcı etkisini 21. yüzyılda artarak sürdürmektedir. Ülkemizin bulunduğu enlemlerde iklim değişiminin etkilerini üç grupta toplamak mümkündür. Bu gruplar; sel, fırtına ve aşırı sıcaklar gibi olayları kapsayan değerlerdeki aşırı artış, kuraklık ve deniz seviyesinde yükselme olarak sıralanabilir. Şüphesiz, üç gruba giren olayların tümü insanlık için büyük sorunlar yaratacaktır.
Meteorolojik afetler, özellikle son yıllarda giderek artan bir şiddette, sıklıkta, sürede ve farklı yerlerde meydana gelmektedir. Dünya nüfusunun hızla artışıyla birlikte yerleşim yerleri ve sanayinin artışı, doğanın tahrip edilmesi, çarpık ve sağlıksız yapılaşma, ormanların yok edilmesi ile beraber sera gazı salınımının artışına ve iklim değişikliğine neden olunmuştur. İklim değişikliği sonucunda afetlerin etkilerini artırmasına veya yenilerinin ortaya çıkmasına neden olabilmektedir.
Tüm bu nedenlerden dolayı her şiddetli yağışta taşkınlar oluşmakta; ev, işyeri ve yollar sular altında kalmakta; maddi ve manevi zararlar meydana gelmektedir. Gelişmemiş ve gelişimini tamamlayamamış toplumlarda tarih her zaman tekerrür etmektedir. Her alanda bilimsel verilere göre yaşamını planlayamamış toplumlarda bu ve buna benzer olayların ardışık olarak tekrar tekrar yaşanması kaçınılmazdır.
Her taşkın ve sel olayından sonra olayın vahametini artırmak ve kendi sorumluluklarını azaltmak için “500 yılda, 1000 yılda bir görülen yağışlara maruz kaldık ya da iklim değişti böyle oldu” demenin kimseye yararı yoktur. Çünkü söylenen rakamların geçerliliği ve bilimsel dayanağı yoktur.
Türkiye’de en çok dolu, fırtına ve aşırı yağışının görüldüğü aylar sırasıyla Haziran, Mayıs, Nisan, Temmuz ve Ağustos’tur. Fırtına afeti ülkemizin tamamına yakınında gözlemlenen bir meteorolojik afettir. Fırtına afetinin mevsimlere göre dağılımına bakıldığında, en çok gözlemlendiği dönemin ilkbahar mevsimi olduğu görülmektedir. Yıl boyunca kayıt altına alınan fırtına afetlerinin, % 40'ı ilkbahar, %34'ü kış, %15'i sonbahar, %11'i ise yaz mevsiminde gerçekleşmiştir.
Havanın bir yerden başka bir yere taşınması, genel bir ifadeyle rüzgâr olarak adlandırılmaktadır. Rüzgârın saatteki hızının 40 ila 60 km arasında olması şiddetli rüzgâr, 60 km’nin üzerine çıkması ise rüzgâr fırtınası olarak nitelendirilir. Fırtına ve şiddetli rüzgârlar, genellikle yağmur, kar ya da dolu hadiselerini de beraberinde getirir. Çoğu zaman fırtınaya şimşek, yıldırım ve gök gürültüsü de eşlik eder.
Çatılar, bacalar, soğutma kuleleri, yüksek yapılar, balıkçı barınakları, köprüler, kablolar, asma köprüler gibi narin yapılar şiddetli rüzgârlara karşı çok duyarlıdır. Bu tür bina ve tesislerin güvenle işletilmesinde rüzgâr şiddeti hayati önem taşır.
Şiddetli rüzgârlara bağlı olarak oluşan fırtınaların sayısında da ciddi bir artış gözlenmektedir. Bu fırtınaların sayısı uzun yıllardan beri yılda 50’nin altında seyrederken, 2010’da bu rakam 250’ye yaklaşmıştır. Deniz hortumları ise son iki yıldır her yerde yıkıcı bir hal almaya başlamıştır. Sadece fırtınalarla birlikte görülen yıldırımların Türkiye’de neden olduğu can kaybı sayısı son yıllarda hızla artmıştır.
Bütün bu nedenlerden dolayı, Türkiye’de de “Afet Risk Yönetimi Stratejisi” ile birlikte “İklim Değişikliğine Uyum”, artık tüm politika, plan ve programlarda “İklim Risk Yönetimi” adı altında bütünleşik bir şekilde ele alınmalıdır.
Şehirlerdeki altyapı ve imar projelerinin, artan doğal afetler de göz önünde bulundurularak güncel şekilde düzenlenmesi gereklidir. İklim değişimlerinin neden olduğu kuraklık, sel, şiddetli fırtınalar ve deniz seviyelerinin yükselmesi sonucunda yerleşim yerleri zarar görmekte ve birçoğu yaşanamaz hâle gelmektedir.
İklim Değişikliğine Karşı Alınabilecek Önlemler
İklim değişikliğinin önüne geçmek için doğru arazi kullanımına önem verilmeli ve yerleşim yerlerinin seçiminde bölgenin tüm tehlikelere göre risk analizleri yapılmalıdır. Riskli yerlere yerleşilmemesi ve/veya binaların zemine uygun bir şekilde inşa edilmesi sağlanmalıdır. Balıkçı barınakları, yat limanları artan rüzgar hızına göre yeniden iyileştirme yapılmalıdır. Akarsuların kesitlerini daraltan her olguya zamanında müdahale edilebilmelidir. Özellikle dere yataklarının mutlak koruma mesafeleri 100, 500 ve 1000 yıllık yağış verilerine göre hesaplanmalıdır. Akarsu havzaları içinde büyüyen yerleşimler, açılan yeni yollar ve kurulan yeni tesisler sonucunda arazi yapısı değişmekte, bu da sele neden olmaktadır.
Dere yataklarının ıslah edilip bölgelerin imara kapatılması gerektiğine dikkati çekerek heyelan, sel ve çığ yataklarındaki yerleşimler en kısa zamanda daha uygun yerlere taşınmalıdır. Bu sayede muhtemel riskler ortadan kalkacaktır. Islah çalışmaları yapılan alanlarda kesinlikle imara izin verilmemeli, dere yataklarındaki yapılaşmalar ise güvenli bölgelere taşınmalıdır.
Şehir selleri ve taşkınlarının insan kaynaklı nedenleri şunlardır:
• Akışı engelleyen düzensiz yerleşim ve altyapı (çarpık /plansız kentleşme)
• Köprü ve menfez yapılarının tekerrürlü taşkın hesaplarına göre yapılmaması
• Yeşil alanların yok edilerek betonlaşmanın artırılması
• Dere yataklarının doğal akım/akış yönünün değiştirilmesi
• İklimsel değişimlerin göz ardı edilmesi
Öte yandan şehirlerdeki altyapı hatları, iklim değişikliklerine göre yapılandırılmalıdır. Şiddetli ve aniden bastıran yağışlar sonrasında oluşan taşkınlar, şehir sellerini oluşturmaktadır. Altyapı boru hatlarının çatlaması ya da patlaması sonucunda ise toksik atık sahalarının taşması ve yer seviyesinde muhafaza edilen kimyasalların serbest kalması nedeniyle zehirlenmeler olabilmektedir.
Artan rüzgâr hızları göz önüne alınarak binalarda çatı imar yönetmeliklerinin de değiştirilmesi gerekmektedir. Zira rüzgâr yükleri çatıları uçurmakta, can ve mal kayıplarına neden olmaktadır.
Yerleşim yerlerini olumsuz etkileyecek parametrelerin en başında da yağış gelmektedir. Yerleşim alanını etkileyecek ölçekte beklenen maksimum yağışların hesaplanması yaşamsal öneme sahiptir. Bu hesaplara uygun alt ve üst yapıların oluşturulması gerekmektedir.
Limnolog Dr.Erol KESİCİ (E): Süleyman Demirel Üniversitesi, Eğirdir Su Ürünleri Fakültesi öğretim üyesi ve Su Enstitüsü kurucusu.TTKD Bilim kurulu üyesi.
Denizi kullananlar ve denizden geçimini sağlayanlar, denizdeki canlıları ve denizin suyunu, kıyısına sahip çıkmak ve denizi gelecek kuşaklara sorunsuz taşımak için onu korumayı kendilerine görev edinmeleri gerekir.
Bir yere kurulacak “Balıkçı Barınağı” yaşanan olumsuzluklardan dersler çıkarılarak acele verilmeyecek kararlarla doğaya akla uyumlu bilimsel çalışmalarla yapılmalıdır.
“56 özel, 10 gezi, 14 profesyonel balıkçı ruhsatlı teknenin şiddetli rüzgar nedeniyle tamamen zarar gördüğü ve 50 Milyon Türk lirası maddi hasarın oluştuğu” insanların dünden bu güne yanlış karar ve ötelemelerle oluşan doğanın değil “insanının afeti” sonrasında acele karar vermek tehlikelidir. Bölgenin iklimi, hakim rüzgarları bilinirken yapılan yanlış düzenlemeler “afet” demek yeni bir yanlışa adım atmaktır.
Gün geçtikçe etkisini daha fazla hissettiren insan sebepli iklim değişikliği, kentler için de büyük bir tehdit unsuru olarak karşımıza çıkmakta. Aniden bastıran yağışlar, aşırı hava olayları, sıcak hava dalgaları, sadece kentli gündelik yaşam pratiklerimizi engellemiyor, aynı zamanda can kayıplarına, sosyal ve ekonomik maliyetlere sebep oluyor. İklim krizi, elbette az sayıda kişinin yapacağı küçük değişikliklerle çözüme kavuşmayacaktır ancak arz talep dengesini sağlayan tüketicinin de üzerine düşen sorumluluğu yerine getirme bilinci ile hareket etmesi ve yaşantısında belli değişikliklere gitmesi gerekiyor.
İklim değişikliğine karşı mücadelede atılması gereken ulusal düzeydeki adımların yanında yerelden atılacak adımların değişimi hızlandıracağına ;
KENTLERİN GELECEK KUŞAKLARA YAŞANIR HALDE TAŞINMASININ YOLU “ KENTİN NASIL İNŞA EDİLECEĞİ KONUSUNDA VERDİKLERİ KARARLARA ” BAĞLIDIR.
Bu sebeplerle İKLİM İÇİN KENTLER diyerek yerel yönetimlerin; Öte yandan kentler iklim değişikliğine karşı mücadele için de önemli fırsatlar barındırıyor. Nasıl bir gezegende yaşamak istediğimiz ve nasıl bir gelecek arzuladığımız, yaşam alanlarımızı, kentlerimizi nasıl inşa edeceğimizle ve dönüştüreceğimizle de yakından alakalıdır.Yerel yönetimler de oluşturacakları iklim eylem planlarıyla;
– Yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği alanında atacağı adımlarla fosil yakıt bağımlılığımızı azaltabilir
– Kent ulaşımında toplu taşımaya, yaya ve bisiklet ulaşımına öncelik vererek kentleri araba odaklı olmaktan kurtarabilir
– Kentin içinde ve çeperinde kalan yeşil alanları koruyabilir, nefes alacağımız yeni yeşil alanlar oluşturabilir
– Sürdürülebilir ve çevreci bir katı atık yönetimi sayesinde ortaya çıkan hava, su, toprak kirliliğini engelleyebilir. Deniz kıyı ve işgallerine hangi amaçla olursa olsun son verilmesine katkı sunabilirler.
– İvedilikle iklim değişikliğine karşı mücadeleyi stratejik planlarına almalarını,
– İklim değişikliğine karşı azaltım ve uyum başlıklarını kapsayan iklim eylem planlarını hazırlamalarını,
– Yapılacak iklim eylem planlarının kente yaşayanlar, kurumlar arası işbirliğine açık ve katılımcı şekilde hazırlanabilirliğinin büyük bir önem arz ettiği belirtilmektedir.
Sait AĞDACI Çevre Yük.Müh:Kocaeli Çevre Müh.Oda Başkanı .
İklim değişiklikleri,klimatoloji dalına göre incelenen atmosferik ya da astronomik değişikliklere tabir eder.
İnsan faktörü, küresel iklim değişikliğinin temelinde yatan unsurdur, küresel ısınma atmosfere salınan başta CO2 olmak üzere gazların neden olduğu sera etkisinin bir sonucudur.
Gezegenimizin atmosferi tıpkı bir sera gibi çalışır.Yeryuzune ulaşan güneş ışınlarının neredeyse yarıya yakını yeryüzünden yansır.Atmosferimiz sera gazı olarak da nitelendirilen karbondioksit,metan,ozon,azot oksit vb gazlar sayesinde yeryüzünden yansıyan güneş ışınlarının bir kısmını tekrar yeryüzüne gönderir.Bir battaniye işlevi gören sera gazları sayesinde yeryüzündeki ortalama sıcaklık, insanlar ve diğer canlıların hayatını sürdürmesine imkan verecek bir ısı düzeyini (15°c) yakalar.
Sera gazları olmasaydı yeryüzünün ortalama sıcaklığı -18°c olurdu.Sera gazlarının bu doğal etkisi sera gazı etkisi olarak adlandırılır.
İklim değişikliğinin etkileri sadece sıcaklık artışından ibaret değildir.Son yıllarda küresel iklim değişikliğinden dolayı hava ve iklim dinamiklerinde gözlenen önemli değişiklikler olmuştur.Bunlari birkaç madde ile belirtecek olursak
_Buharlasma ve yağmur miktarında artış
_Yagmurun büyük bir kısmının ciselemekten ziyade sağanak şeklinde yağması
_Buzullarin geriliyor olması
_Denizlerdeki buzulların küçülmesi ve deniz suyu seviyesinin yükselmesi
_Orman yangınlarının sayısının hızla artması
_Firtina ve doğa olaylarının daha çok yaşanır olması
_Mercanlarin sayısının azalması ve beyaza dönmesi.
Olarak sayabiliriz.
Atmosferdeki sera gazı artışı bu hızla giderse sıcaklığın 2060 yılında 4°c artacağı öngörülmektedir.
Türkiye Paris iklim anlaşmasını ilk imzalayan ülkelerden biri olmasına karşın , Sudan, Andorra,İran, Libya gibi onaylamayan 10 ülkeden biridir.
Son 20 yılda tüm ülkeler sera gazı emisyonlarını azaltırken Türkiye de sera gazı emisyonu %140,1 oranında artmıştır.
İklim değişikliğinden en çok etkilenen ülkelerin başında Türkiye de gelmektedir.
Özellikle Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu bölgesinde, konya havzasında büyük çapta susuzluk yaşanacak ve tüm diğer ülkelerde olduğu gibi sel, kasırga, hortum , gibi doğa olaylarında artış olacak ve olmaktadır da ..
Türkiye de son yıllarda bugüne kadar görülmemiş oranda hortumlar ve sel olayları görülmektedir.
En son yaşanan Sığacık, Seferihisar, Bodrum ve Ayvalık ta yaşanan fırtına , küçük çapta tsunami bunlardan bazılarıdır.
Barınak olmuş olsa dahi teknelerin hasar almasını,(nasıl ki Sığacık marina, Çeşme marina , Marmaris marina daki yatları koruyamadigi gibi) engelleyemez idi. Belki de daha fazla hasara yol açabilecek idi.
Nebahat DİNLER Ayvalık Tabiat Platformu Sözcüsü
Ekolojik yıkımlar nedeniyle meydana gelen küresel ısınma iklim krizine yol açıyor. Birçok zarara yol açan aşırı iklim olayları, fırtınalar, seller, tayfunlar, yangınlar, buzullarda meydana gelen erimeler ve kırılmalar ve yükselen deniz seviyesi yaşamımızı altüst ediyor. Yeni normalimiz haline gelen bu aşırı iklim olayları sadece çevreyi değil, ekonomiyi, sosyal yaşamı, kültürü ve siyaseti de etkiliyor. Bu da bize gösteriyor ki iklim krizi sadece bir çevre meselesi değildir. İklim kriziyle birlikte hali hazırda sistemimizde var olan eşitsizlikler ve adaletsizlikler de derinleşiyor.
Bilimsel çalışmalar Türkiye'nin iklim değişikliğinden en çok etkilenecek ülkelerden biri olduğunu gösteriyor. Doğal, kültürel ve tarihi dokusuyla Kuzey Ege’nin incisi olan Ayvalık ve çevresi de şiddetli bir fırtınalara maruz kaldı. Onlarca tekne battı ya da parçalandı; ev ve işyerlerinde de hasar meydana geldi.
İklim kriziyle mücadelede yerel yönetimlere de büyük görev düşüyor. Ayvalık Tabiat Platformu olarak kentimizin ekolojiyi önceleyen, bir bütün olarak emeğin, doğanın ve tüm canlıların haklarını gözeten, cinsiyetçi ve türcü olmayan, bir yerel yöneticilik anlayışıyla yönetilmesini istiyoruz. Bu amaçla Balıkesir Büyükşehir Belediyesi ve Ayvalık Belediyesi’ne daha önce ilettiğimiz taleplerimizi şöyle sıralayabiliriz:
· Ekolojik bir belediyecilik anlayışıyla yola çıkarak, yaşamı sadece insan odaklı gören yaklaşım yerine, doğadaki tüm canlıların yaşam haklarını savunan ve bunu uygulayacak olan bir yaklaşımın benimsenmesi,
· Vakit geçirilmeksizin İklim Eylem Planlarının hazırlanarak uygulamaya geçilmesi,
· Enerji verimliliği ve tasarrufu ile ilgili çalışmaların yapılması,
· İlçemiz ve çevresinin doğasını, denizini yok edecek olan balık çiftliklerine, madenlere, taşocaklarına, RES, JES, sanayi tesislerinin atıkları ve diğer tüm olumsuzluklara karşı durulması,
· Su havzalarını korunması, madencilik faaliyetleriyle tüm yeraltı ve yerüstü sularının kirlenmesinin önüne geçilmesi. Yağmur hasadı için örnek çalışma yürütülmesi,
· İç denizimizin temizlenmesi ve canlı yaşama tekrar kavuşturulması için her türlü önlemin alınması,
· Acilen kanalizasyon sisteminin yenilenmesi ve Ayvalık Arıtma Tesisinin ileri arıtma sistemine çevrilerek çalışır hale getirilmesi,
· Musluklarımızdan içilecek kalitede su akmasının sağlaması, halkın pahalı içme suyuna yönelmesinin önüne geçilmesi, içme suyu altyapısının yenilenmesi, sokak çeşmelerini n tekrar açık hale getirilmesi,
· Nikita ve Laka derelerinin temizlenerek, hem derelerimizin hem de denizimizin(körfezin) kanalizasyon ve sanayi atıklarıyla kirletilmesinin önüne geçilmesi,
· Kötü yakıtlar nedeniyle günden güne bozulan havamızın temizlenmesine önem vererek, yakıtların kontrolünün yapılması,
· Kentimizi dumana ve pis kokuya maruz bırakan pirina işletmelerine yönelik gerekli önlemlerin alınması,
· Kapatılan vahşi çöp depolama alanlarının rehabilite edilmesi,
· Şehir ulaşımında çevreci ve toplumcu çözümler benimsenerek, toplu taşımada yaşanan sorunların giderilmesi. Karbon salınımını azaltmak için bisiklet yollarına ve kent içinin yayalaştırılmasına önem verilmesi,
· Atıkların azaltılması için gerekli çalışmaların yapılması, katı atık yönetim planı uygulanması, atıkların ayrıştırmasının ve geri dönüşümünün sağlanması,
· Ayvalık Adaları Tabiat Parkı, Doğal Sit Alanları ve Mahalli Sulak Alanları’mızın korunması, moloz ve çöp dökümünün engellenmesi,
· Sokak hayvanları için bakım merkezi kapasitesinin çoğaltması,
· Tohum Takas Şenliği ve ücretsiz fide dağıtımı gibi etkinlikler düzenlenerek doğal mirasımıza, tohumlarımıza ve yerel üreticilerimize sahip çıkacak projelerin oluşturulması, köylü pazarının yeniden hayata geçirilmesi
· Katılımcı bir belediyecilik anlayışını benimsenerek; çevre sorunlarının çözümü için çalışma yapan, mücadele eden Sivil Toplum Örgütleriyle ve Ayvalık halkıyla dayanışma içinde olunması.
Biz hükümetlerden ve karar alıcılardan iklim krizini durduracak acil önlemler almalarını, Paris İklim Anlaşmasını imzalamalarını, yerel yönetimlerin acil önlemler için harekete geçmelerini bekliyoruz. İklim krizine karşı boş vaatler istemiyoruz!
Sonuç Olarak :
İklim değişikliği ile mücadele lafla olmaz,icraatla olur.İklim değişikliğinin sektör bazındaki etki analizi,risk belirleme toplantıları,Yerel yönetim personelinin ve halkın eğitimi,sera gazının emisyonun azaltılması,deniz suyunun sıcaklığının ölçülmesi,Belediye bünyesinde iklim değişkiliği şubesinin teşkil edilmesi,bina envanterleri gibi çalışmalardan hangisi yapıldı.?
Bu işin şakaya gelmediği yaşanan felaketle bir kere daha görüldü.Maddi ve manevi olarak vebal büyüktür.
Ayvalık’ta yaşanan iklim değişikliği yazımın 2 nci kısmında ilçedeki siyasi partilerin görüşleri ile genel olarak yaşanan felaketin bir daha yaşanmaması için alınacak tedbirlerden söz edilecektir.
Bu kapsam da; Ayvalık’ta iklim değişikliği farkındalığını yaratmak için; ilçe parti bşk.lıklarından, STK.lardan ,akademisyenlerden,çevre derneklerinden görüş alarak bu yazı dizisini hazırladım.Bu ilk bölümdeki görüşler akademisyenlerden,Ayvalık Tabiat Platformundan oluşmaktadır.
Ayvalık’ta balıkçı barınağı gerçeği
Dünyanın ve Türkiye’nin iklim değişikliği tehdidiyle karşı karşıya olduğundan , “Önümüzdeki yıllarda etkisini çok daha derinden hissedeceğimiz iklim değişikliğiyle hepimiz mücadele etmek zorundayız.En son 21 Mayıs 2021 günü sabah 06.30 da başlayan saatteki hızı 80-110 km hızı bulan şiddetli fırtınada 56 özel, 10 gezi teknesi, 14 profesyonel balıkçı ruhsatlı balık teknesi tamamen zarar gördü.
Yıllardır Ayvalığımızda balıkçılık ile geçimini sağlayan vatandaşlarımıza ve özel yada ticari tekne sahiplerine, balıkçı barınağı yada mendirek yapılacağının sözü verilip tutulmamıştır.
Ayvalık sert rüzgarları bakımından oldukça tehlikelidir.Bu işin şakaya gelmediği yaşanan felaketle bir kere daha görüldü.Maddi ve manevi olarak vebal büyüktür.
Mevcut balıkçı barınak’ta elden gidiyor.
Balıkesir İli, Ayvalık İlçesi, Namıkkemal Mahallesi, 912 ada, 42 parselde bulunan, Maliye Hazinesi adına kayıtlı 23.720 m2 ‘lik gayrimenkul, mevcut imar planına göre balıkçı barınağı alanında yer almaktadır. Değişikliğe göre ise bu gayrimenkulün bir kısmı ''Özel Güvenlik Bölgesi'' (Sahil Güvenlik) olarak belirlenmiştir.
Yapılacak değişiklik, öncelikle Cunda Adası’nın vasfına uygun düşmeyecektir. İmar değişikliğine konu alan 3361 Sayılı Kıyı Kanunu’na göre yapılanmanın yasaklandığı bölgelerdendir. Ayrıca 3. Derece Sit Alanı vasfında olan gayrimenkulün üzerine bu büyüklükte bir yapı inşa edilmesi Koruma kararlarına da aykırılık teşkil eder. İlçe genelindeki bina yapılaşmasına aykırılık yaratacak nitelikteki binanın, Cunda Adası'nın tarihi ve doğal dokusu ile bağdaşmayacağı da başka bir gerçektir.
Ayvalık’ta bir tane balıkçı barınağı var.Hem bu felaket balıkçı barınağı olmadığı için geldi deniliyor hem de mevcut elden çıkarılmak isteniyor.Bu çelişki değil mi?Zaten Iklim değişikliğinin etkisinden de söz eden yok.
AKADEMİSYENLERİN GÖRÜŞLERİ:
Prof.Dr.Miktad KADIOĞLU : İTÜ Meteoroloji Mühendisi. Meteoroloji ve Afet Yönetimi Profesörü
İl ve ilçe belediyeler vakit geçirmeden iklim değişikliği dairesi/şubesi kurarak biran evvel iklim değişikliği eylem planlarını yapmaları gerekmektedir.Kaybedilecek zamanımız bulunmamaktadır.İlçe belediyeleri herne kadar Büyükşehir Belediyeleri ile eylem planları için koordineyi esas alsalar bile kendi ilçesine ait iklim değişikliği eylem planını ayrı yapmak zorundalar.5993 Sayılı kanun ve yayınlanan resmi gazetede hiçbir şekilde ilçe belediyeleri iklim değişikliği eylem planı yapmıyacaktır denilmiyor.
Aksine Çevre ve Şehircilik Bakanı Sayin Murat KURUM;yerel yönetimlerce iklim değişikliği eylem planı yapılmalıdır diye görüş bildirmişlerdir.
Prof.Dr.Orhan ŞEN İTÜ Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi Meteoroloji Mühendisliği Bölümü Meteoroloji Profesörü
Küresel ısınmanın en önemli sonucu iklim değişimidir. Bahse konu değişim, her ülkeyi aynı şekilde etkilemeyecektir. İklim değişimi, yıkıcı etkisini 21. yüzyılda artarak sürdürmektedir. Ülkemizin bulunduğu enlemlerde iklim değişiminin etkilerini üç grupta toplamak mümkündür. Bu gruplar; sel, fırtına ve aşırı sıcaklar gibi olayları kapsayan değerlerdeki aşırı artış, kuraklık ve deniz seviyesinde yükselme olarak sıralanabilir. Şüphesiz, üç gruba giren olayların tümü insanlık için büyük sorunlar yaratacaktır.
Meteorolojik afetler, özellikle son yıllarda giderek artan bir şiddette, sıklıkta, sürede ve farklı yerlerde meydana gelmektedir. Dünya nüfusunun hızla artışıyla birlikte yerleşim yerleri ve sanayinin artışı, doğanın tahrip edilmesi, çarpık ve sağlıksız yapılaşma, ormanların yok edilmesi ile beraber sera gazı salınımının artışına ve iklim değişikliğine neden olunmuştur. İklim değişikliği sonucunda afetlerin etkilerini artırmasına veya yenilerinin ortaya çıkmasına neden olabilmektedir.
Tüm bu nedenlerden dolayı her şiddetli yağışta taşkınlar oluşmakta; ev, işyeri ve yollar sular altında kalmakta; maddi ve manevi zararlar meydana gelmektedir. Gelişmemiş ve gelişimini tamamlayamamış toplumlarda tarih her zaman tekerrür etmektedir. Her alanda bilimsel verilere göre yaşamını planlayamamış toplumlarda bu ve buna benzer olayların ardışık olarak tekrar tekrar yaşanması kaçınılmazdır.
Her taşkın ve sel olayından sonra olayın vahametini artırmak ve kendi sorumluluklarını azaltmak için “500 yılda, 1000 yılda bir görülen yağışlara maruz kaldık ya da iklim değişti böyle oldu” demenin kimseye yararı yoktur. Çünkü söylenen rakamların geçerliliği ve bilimsel dayanağı yoktur.
Türkiye’de en çok dolu, fırtına ve aşırı yağışının görüldüğü aylar sırasıyla Haziran, Mayıs, Nisan, Temmuz ve Ağustos’tur. Fırtına afeti ülkemizin tamamına yakınında gözlemlenen bir meteorolojik afettir. Fırtına afetinin mevsimlere göre dağılımına bakıldığında, en çok gözlemlendiği dönemin ilkbahar mevsimi olduğu görülmektedir. Yıl boyunca kayıt altına alınan fırtına afetlerinin, % 40'ı ilkbahar, %34'ü kış, %15'i sonbahar, %11'i ise yaz mevsiminde gerçekleşmiştir.
Havanın bir yerden başka bir yere taşınması, genel bir ifadeyle rüzgâr olarak adlandırılmaktadır. Rüzgârın saatteki hızının 40 ila 60 km arasında olması şiddetli rüzgâr, 60 km’nin üzerine çıkması ise rüzgâr fırtınası olarak nitelendirilir. Fırtına ve şiddetli rüzgârlar, genellikle yağmur, kar ya da dolu hadiselerini de beraberinde getirir. Çoğu zaman fırtınaya şimşek, yıldırım ve gök gürültüsü de eşlik eder.
Çatılar, bacalar, soğutma kuleleri, yüksek yapılar, balıkçı barınakları, köprüler, kablolar, asma köprüler gibi narin yapılar şiddetli rüzgârlara karşı çok duyarlıdır. Bu tür bina ve tesislerin güvenle işletilmesinde rüzgâr şiddeti hayati önem taşır.
Şiddetli rüzgârlara bağlı olarak oluşan fırtınaların sayısında da ciddi bir artış gözlenmektedir. Bu fırtınaların sayısı uzun yıllardan beri yılda 50’nin altında seyrederken, 2010’da bu rakam 250’ye yaklaşmıştır. Deniz hortumları ise son iki yıldır her yerde yıkıcı bir hal almaya başlamıştır. Sadece fırtınalarla birlikte görülen yıldırımların Türkiye’de neden olduğu can kaybı sayısı son yıllarda hızla artmıştır.
Bütün bu nedenlerden dolayı, Türkiye’de de “Afet Risk Yönetimi Stratejisi” ile birlikte “İklim Değişikliğine Uyum”, artık tüm politika, plan ve programlarda “İklim Risk Yönetimi” adı altında bütünleşik bir şekilde ele alınmalıdır.
Şehirlerdeki altyapı ve imar projelerinin, artan doğal afetler de göz önünde bulundurularak güncel şekilde düzenlenmesi gereklidir. İklim değişimlerinin neden olduğu kuraklık, sel, şiddetli fırtınalar ve deniz seviyelerinin yükselmesi sonucunda yerleşim yerleri zarar görmekte ve birçoğu yaşanamaz hâle gelmektedir.
İklim Değişikliğine Karşı Alınabilecek Önlemler
İklim değişikliğinin önüne geçmek için doğru arazi kullanımına önem verilmeli ve yerleşim yerlerinin seçiminde bölgenin tüm tehlikelere göre risk analizleri yapılmalıdır. Riskli yerlere yerleşilmemesi ve/veya binaların zemine uygun bir şekilde inşa edilmesi sağlanmalıdır. Balıkçı barınakları, yat limanları artan rüzgar hızına göre yeniden iyileştirme yapılmalıdır. Akarsuların kesitlerini daraltan her olguya zamanında müdahale edilebilmelidir. Özellikle dere yataklarının mutlak koruma mesafeleri 100, 500 ve 1000 yıllık yağış verilerine göre hesaplanmalıdır. Akarsu havzaları içinde büyüyen yerleşimler, açılan yeni yollar ve kurulan yeni tesisler sonucunda arazi yapısı değişmekte, bu da sele neden olmaktadır.
Dere yataklarının ıslah edilip bölgelerin imara kapatılması gerektiğine dikkati çekerek heyelan, sel ve çığ yataklarındaki yerleşimler en kısa zamanda daha uygun yerlere taşınmalıdır. Bu sayede muhtemel riskler ortadan kalkacaktır. Islah çalışmaları yapılan alanlarda kesinlikle imara izin verilmemeli, dere yataklarındaki yapılaşmalar ise güvenli bölgelere taşınmalıdır.
Şehir selleri ve taşkınlarının insan kaynaklı nedenleri şunlardır:
• Akışı engelleyen düzensiz yerleşim ve altyapı (çarpık /plansız kentleşme)
• Köprü ve menfez yapılarının tekerrürlü taşkın hesaplarına göre yapılmaması
• Yeşil alanların yok edilerek betonlaşmanın artırılması
• Dere yataklarının doğal akım/akış yönünün değiştirilmesi
• İklimsel değişimlerin göz ardı edilmesi
Öte yandan şehirlerdeki altyapı hatları, iklim değişikliklerine göre yapılandırılmalıdır. Şiddetli ve aniden bastıran yağışlar sonrasında oluşan taşkınlar, şehir sellerini oluşturmaktadır. Altyapı boru hatlarının çatlaması ya da patlaması sonucunda ise toksik atık sahalarının taşması ve yer seviyesinde muhafaza edilen kimyasalların serbest kalması nedeniyle zehirlenmeler olabilmektedir.
Artan rüzgâr hızları göz önüne alınarak binalarda çatı imar yönetmeliklerinin de değiştirilmesi gerekmektedir. Zira rüzgâr yükleri çatıları uçurmakta, can ve mal kayıplarına neden olmaktadır.
Yerleşim yerlerini olumsuz etkileyecek parametrelerin en başında da yağış gelmektedir. Yerleşim alanını etkileyecek ölçekte beklenen maksimum yağışların hesaplanması yaşamsal öneme sahiptir. Bu hesaplara uygun alt ve üst yapıların oluşturulması gerekmektedir.
Limnolog Dr.Erol KESİCİ (E): Süleyman Demirel Üniversitesi, Eğirdir Su Ürünleri Fakültesi öğretim üyesi ve Su Enstitüsü kurucusu.TTKD Bilim kurulu üyesi.
Denizi kullananlar ve denizden geçimini sağlayanlar, denizdeki canlıları ve denizin suyunu, kıyısına sahip çıkmak ve denizi gelecek kuşaklara sorunsuz taşımak için onu korumayı kendilerine görev edinmeleri gerekir.
Bir yere kurulacak “Balıkçı Barınağı” yaşanan olumsuzluklardan dersler çıkarılarak acele verilmeyecek kararlarla doğaya akla uyumlu bilimsel çalışmalarla yapılmalıdır.
“56 özel, 10 gezi, 14 profesyonel balıkçı ruhsatlı teknenin şiddetli rüzgar nedeniyle tamamen zarar gördüğü ve 50 Milyon Türk lirası maddi hasarın oluştuğu” insanların dünden bu güne yanlış karar ve ötelemelerle oluşan doğanın değil “insanının afeti” sonrasında acele karar vermek tehlikelidir. Bölgenin iklimi, hakim rüzgarları bilinirken yapılan yanlış düzenlemeler “afet” demek yeni bir yanlışa adım atmaktır.
Gün geçtikçe etkisini daha fazla hissettiren insan sebepli iklim değişikliği, kentler için de büyük bir tehdit unsuru olarak karşımıza çıkmakta. Aniden bastıran yağışlar, aşırı hava olayları, sıcak hava dalgaları, sadece kentli gündelik yaşam pratiklerimizi engellemiyor, aynı zamanda can kayıplarına, sosyal ve ekonomik maliyetlere sebep oluyor. İklim krizi, elbette az sayıda kişinin yapacağı küçük değişikliklerle çözüme kavuşmayacaktır ancak arz talep dengesini sağlayan tüketicinin de üzerine düşen sorumluluğu yerine getirme bilinci ile hareket etmesi ve yaşantısında belli değişikliklere gitmesi gerekiyor.
İklim değişikliğine karşı mücadelede atılması gereken ulusal düzeydeki adımların yanında yerelden atılacak adımların değişimi hızlandıracağına ;
KENTLERİN GELECEK KUŞAKLARA YAŞANIR HALDE TAŞINMASININ YOLU “ KENTİN NASIL İNŞA EDİLECEĞİ KONUSUNDA VERDİKLERİ KARARLARA ” BAĞLIDIR.
Bu sebeplerle İKLİM İÇİN KENTLER diyerek yerel yönetimlerin; Öte yandan kentler iklim değişikliğine karşı mücadele için de önemli fırsatlar barındırıyor. Nasıl bir gezegende yaşamak istediğimiz ve nasıl bir gelecek arzuladığımız, yaşam alanlarımızı, kentlerimizi nasıl inşa edeceğimizle ve dönüştüreceğimizle de yakından alakalıdır.Yerel yönetimler de oluşturacakları iklim eylem planlarıyla;
– Yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği alanında atacağı adımlarla fosil yakıt bağımlılığımızı azaltabilir
– Kent ulaşımında toplu taşımaya, yaya ve bisiklet ulaşımına öncelik vererek kentleri araba odaklı olmaktan kurtarabilir
– Kentin içinde ve çeperinde kalan yeşil alanları koruyabilir, nefes alacağımız yeni yeşil alanlar oluşturabilir
– Sürdürülebilir ve çevreci bir katı atık yönetimi sayesinde ortaya çıkan hava, su, toprak kirliliğini engelleyebilir. Deniz kıyı ve işgallerine hangi amaçla olursa olsun son verilmesine katkı sunabilirler.
– İvedilikle iklim değişikliğine karşı mücadeleyi stratejik planlarına almalarını,
– İklim değişikliğine karşı azaltım ve uyum başlıklarını kapsayan iklim eylem planlarını hazırlamalarını,
– Yapılacak iklim eylem planlarının kente yaşayanlar, kurumlar arası işbirliğine açık ve katılımcı şekilde hazırlanabilirliğinin büyük bir önem arz ettiği belirtilmektedir.
Sait AĞDACI Çevre Yük.Müh:Kocaeli Çevre Müh.Oda Başkanı .
İklim değişiklikleri,klimatoloji dalına göre incelenen atmosferik ya da astronomik değişikliklere tabir eder.
İnsan faktörü, küresel iklim değişikliğinin temelinde yatan unsurdur, küresel ısınma atmosfere salınan başta CO2 olmak üzere gazların neden olduğu sera etkisinin bir sonucudur.
Gezegenimizin atmosferi tıpkı bir sera gibi çalışır.Yeryuzune ulaşan güneş ışınlarının neredeyse yarıya yakını yeryüzünden yansır.Atmosferimiz sera gazı olarak da nitelendirilen karbondioksit,metan,ozon,azot oksit vb gazlar sayesinde yeryüzünden yansıyan güneş ışınlarının bir kısmını tekrar yeryüzüne gönderir.Bir battaniye işlevi gören sera gazları sayesinde yeryüzündeki ortalama sıcaklık, insanlar ve diğer canlıların hayatını sürdürmesine imkan verecek bir ısı düzeyini (15°c) yakalar.
Sera gazları olmasaydı yeryüzünün ortalama sıcaklığı -18°c olurdu.Sera gazlarının bu doğal etkisi sera gazı etkisi olarak adlandırılır.
İklim değişikliğinin etkileri sadece sıcaklık artışından ibaret değildir.Son yıllarda küresel iklim değişikliğinden dolayı hava ve iklim dinamiklerinde gözlenen önemli değişiklikler olmuştur.Bunlari birkaç madde ile belirtecek olursak
_Buharlasma ve yağmur miktarında artış
_Yagmurun büyük bir kısmının ciselemekten ziyade sağanak şeklinde yağması
_Buzullarin geriliyor olması
_Denizlerdeki buzulların küçülmesi ve deniz suyu seviyesinin yükselmesi
_Orman yangınlarının sayısının hızla artması
_Firtina ve doğa olaylarının daha çok yaşanır olması
_Mercanlarin sayısının azalması ve beyaza dönmesi.
Olarak sayabiliriz.
Atmosferdeki sera gazı artışı bu hızla giderse sıcaklığın 2060 yılında 4°c artacağı öngörülmektedir.
Türkiye Paris iklim anlaşmasını ilk imzalayan ülkelerden biri olmasına karşın , Sudan, Andorra,İran, Libya gibi onaylamayan 10 ülkeden biridir.
Son 20 yılda tüm ülkeler sera gazı emisyonlarını azaltırken Türkiye de sera gazı emisyonu %140,1 oranında artmıştır.
İklim değişikliğinden en çok etkilenen ülkelerin başında Türkiye de gelmektedir.
Özellikle Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu bölgesinde, konya havzasında büyük çapta susuzluk yaşanacak ve tüm diğer ülkelerde olduğu gibi sel, kasırga, hortum , gibi doğa olaylarında artış olacak ve olmaktadır da ..
Türkiye de son yıllarda bugüne kadar görülmemiş oranda hortumlar ve sel olayları görülmektedir.
En son yaşanan Sığacık, Seferihisar, Bodrum ve Ayvalık ta yaşanan fırtına , küçük çapta tsunami bunlardan bazılarıdır.
Barınak olmuş olsa dahi teknelerin hasar almasını,(nasıl ki Sığacık marina, Çeşme marina , Marmaris marina daki yatları koruyamadigi gibi) engelleyemez idi. Belki de daha fazla hasara yol açabilecek idi.
Nebahat DİNLER Ayvalık Tabiat Platformu Sözcüsü
Ekolojik yıkımlar nedeniyle meydana gelen küresel ısınma iklim krizine yol açıyor. Birçok zarara yol açan aşırı iklim olayları, fırtınalar, seller, tayfunlar, yangınlar, buzullarda meydana gelen erimeler ve kırılmalar ve yükselen deniz seviyesi yaşamımızı altüst ediyor. Yeni normalimiz haline gelen bu aşırı iklim olayları sadece çevreyi değil, ekonomiyi, sosyal yaşamı, kültürü ve siyaseti de etkiliyor. Bu da bize gösteriyor ki iklim krizi sadece bir çevre meselesi değildir. İklim kriziyle birlikte hali hazırda sistemimizde var olan eşitsizlikler ve adaletsizlikler de derinleşiyor.
Bilimsel çalışmalar Türkiye'nin iklim değişikliğinden en çok etkilenecek ülkelerden biri olduğunu gösteriyor. Doğal, kültürel ve tarihi dokusuyla Kuzey Ege’nin incisi olan Ayvalık ve çevresi de şiddetli bir fırtınalara maruz kaldı. Onlarca tekne battı ya da parçalandı; ev ve işyerlerinde de hasar meydana geldi.
İklim kriziyle mücadelede yerel yönetimlere de büyük görev düşüyor. Ayvalık Tabiat Platformu olarak kentimizin ekolojiyi önceleyen, bir bütün olarak emeğin, doğanın ve tüm canlıların haklarını gözeten, cinsiyetçi ve türcü olmayan, bir yerel yöneticilik anlayışıyla yönetilmesini istiyoruz. Bu amaçla Balıkesir Büyükşehir Belediyesi ve Ayvalık Belediyesi’ne daha önce ilettiğimiz taleplerimizi şöyle sıralayabiliriz:
· Ekolojik bir belediyecilik anlayışıyla yola çıkarak, yaşamı sadece insan odaklı gören yaklaşım yerine, doğadaki tüm canlıların yaşam haklarını savunan ve bunu uygulayacak olan bir yaklaşımın benimsenmesi,
· Vakit geçirilmeksizin İklim Eylem Planlarının hazırlanarak uygulamaya geçilmesi,
· Enerji verimliliği ve tasarrufu ile ilgili çalışmaların yapılması,
· İlçemiz ve çevresinin doğasını, denizini yok edecek olan balık çiftliklerine, madenlere, taşocaklarına, RES, JES, sanayi tesislerinin atıkları ve diğer tüm olumsuzluklara karşı durulması,
· Su havzalarını korunması, madencilik faaliyetleriyle tüm yeraltı ve yerüstü sularının kirlenmesinin önüne geçilmesi. Yağmur hasadı için örnek çalışma yürütülmesi,
· İç denizimizin temizlenmesi ve canlı yaşama tekrar kavuşturulması için her türlü önlemin alınması,
· Acilen kanalizasyon sisteminin yenilenmesi ve Ayvalık Arıtma Tesisinin ileri arıtma sistemine çevrilerek çalışır hale getirilmesi,
· Musluklarımızdan içilecek kalitede su akmasının sağlaması, halkın pahalı içme suyuna yönelmesinin önüne geçilmesi, içme suyu altyapısının yenilenmesi, sokak çeşmelerini n tekrar açık hale getirilmesi,
· Nikita ve Laka derelerinin temizlenerek, hem derelerimizin hem de denizimizin(körfezin) kanalizasyon ve sanayi atıklarıyla kirletilmesinin önüne geçilmesi,
· Kötü yakıtlar nedeniyle günden güne bozulan havamızın temizlenmesine önem vererek, yakıtların kontrolünün yapılması,
· Kentimizi dumana ve pis kokuya maruz bırakan pirina işletmelerine yönelik gerekli önlemlerin alınması,
· Kapatılan vahşi çöp depolama alanlarının rehabilite edilmesi,
· Şehir ulaşımında çevreci ve toplumcu çözümler benimsenerek, toplu taşımada yaşanan sorunların giderilmesi. Karbon salınımını azaltmak için bisiklet yollarına ve kent içinin yayalaştırılmasına önem verilmesi,
· Atıkların azaltılması için gerekli çalışmaların yapılması, katı atık yönetim planı uygulanması, atıkların ayrıştırmasının ve geri dönüşümünün sağlanması,
· Ayvalık Adaları Tabiat Parkı, Doğal Sit Alanları ve Mahalli Sulak Alanları’mızın korunması, moloz ve çöp dökümünün engellenmesi,
· Sokak hayvanları için bakım merkezi kapasitesinin çoğaltması,
· Tohum Takas Şenliği ve ücretsiz fide dağıtımı gibi etkinlikler düzenlenerek doğal mirasımıza, tohumlarımıza ve yerel üreticilerimize sahip çıkacak projelerin oluşturulması, köylü pazarının yeniden hayata geçirilmesi
· Katılımcı bir belediyecilik anlayışını benimsenerek; çevre sorunlarının çözümü için çalışma yapan, mücadele eden Sivil Toplum Örgütleriyle ve Ayvalık halkıyla dayanışma içinde olunması.
Biz hükümetlerden ve karar alıcılardan iklim krizini durduracak acil önlemler almalarını, Paris İklim Anlaşmasını imzalamalarını, yerel yönetimlerin acil önlemler için harekete geçmelerini bekliyoruz. İklim krizine karşı boş vaatler istemiyoruz!
Sonuç Olarak :
İklim değişikliği ile mücadele lafla olmaz,icraatla olur.İklim değişikliğinin sektör bazındaki etki analizi,risk belirleme toplantıları,Yerel yönetim personelinin ve halkın eğitimi,sera gazının emisyonun azaltılması,deniz suyunun sıcaklığının ölçülmesi,Belediye bünyesinde iklim değişkiliği şubesinin teşkil edilmesi,bina envanterleri gibi çalışmalardan hangisi yapıldı.?
Bu işin şakaya gelmediği yaşanan felaketle bir kere daha görüldü.Maddi ve manevi olarak vebal büyüktür.
Ayvalık’ta yaşanan iklim değişikliği yazımın 2 nci kısmında ilçedeki siyasi partilerin görüşleri ile genel olarak yaşanan felaketin bir daha yaşanmaması için alınacak tedbirlerden söz edilecektir.