Merhaba Sevgili Okurlarım;
Bugün sizleri biraz geçmişe götüreceğim... Geçmiş dedik ama hiçbir zaman geçmeyecek ve unutulmayacak ne çok anılarımız var... Geçmişimiz olmasaydı geleceğimize neleri inşa edecektik. Siz değerli okurlarımı kerpiç evlerin olduğu zamana taşımak istiyorum... Küçüklüğümde çok iyi anımsadığım ve hiç kokusu bile burnumdan gitmeyen o mis gibi toprak kokan kerpiç evler... Huzur ile doluydu...Toprak ve samandan yapılan ve tuğlaya benzer şekiller ile oluşturulan oldukça sağlıklı yapılardı. Kışın sıcak, yazın serin olurdu... Evlerimizin üstü de toprak, duvarları da topraktı. Unutamadığım o günler çocukluğum, film şeridi gibi önümden geçip gitti... Evlerin üzerinde ve dambaş denilen kısımlarda, (yuvak bölgeye göre ismi bazı yerlerde ise yuğgu taşı olarak bilinen) bir taş vardı... Şimdi tabii ki bunu hatırlayan ve bilenler vardır. Yuvak taşı kışın kar ve yağmur çok yağdığında dambaşların akmasını durdururlardı. Yuvak taşını dambaşlarda ve evin üstünde gezdirerek toprağın sıkılaşmasını sağlıyorlardı.
Bugüne bakacak olursak başımızı sokacağımız yuvalarımız başta olmak üzere her şey değişti... Şimdi beton yığınları içerisinde otururken yüreklerimizde taşlaştı. Şu an Betonarme evler çok rahat görünse de, konforu iyi olsa da sağlıksız bir yaşam içindeyiz... Çok daha eskiye gidecek olursak çadırlardan başlayan yaşam, toprak evlere ve betonarme evlere dönüştü.
Temennimiz evler betonarme olurken yeşil alanların daha da çoğalıp daha sağlıklı yaşam adına yeni projeler ile günümüze taşınması ve en azından bundan sonraki nesil için, daha doğal bir yaşam sağlanması için gerekli zeminin oluşmasını dilerim.
GOCA BULAMAÇ
Bu haftaki yemek tarifimde eskilere gitmişken sizleri Çadırlarda misafir yemeği olarak adlandırılan bir yemeğin tarifini paylaşmak istiyorum... Misafir gelmeden çok hızlı bir şekilde hamur ile yapılan Goca Bulamaç adı verilen ayrıca bazı bölgelerde Gebol olarak da söylenilen yemeğimizi anlatacağım...
Dilerseniz hemen başlayalım. Ocağımızı yakıyoruz, üzerine tenceremizi koyuyoruz. Göz kararı ile suyumuzu ekleyerek hamurumuzu yapmaya başlıyoruz. Tabii ki eskilerde çırpıcı olmadığı için, annem söylerdi ucu çatallı bir değnekle karıştırırlarmış. Şimdi suyun içine azar azar un ilave ediyoruz. Bulamacı bu şekilde pişirdikten sonra iyice karıştırılan bulamaç tepsiye dökülüyor. Tepsinin orta kısmını bir tabak büyüklüğü kadar açarlarmış. Bir kapta eritilen tereyağı ile pekmezi karıştırıp tepsinin ortasına koyarlarmış. Bulamacı kaşıkla alıp tereyağı ile karıştırılan pekmeze banıp yerlermiş. İç Anadolu Bölgesinde de yapıldığını duymuştum.
Aslında hepimizin Arabaşı olarak bildiği yemekten bir farkı da tereyağı ile pekmezin tüketilmesi... Sizlere afiyet olsun. Haftaya buluşmak üzere sevgiyle kalın...