Tarih boyunca en cazip kentlerden biri olan İzmir, ulaşım, çöp ve kirlilikle anılır oldu. Bu tablo son dönemde daha da ağırlaştı. Kentimiz doğa ve çevre felaketleri ile de gündem olmaya başladı. Bunun en önemli nedenlerinden biri gelecek vizyonu ile planlama ve altyapı entegrasyonunun sağlanamamış olması.
İzmir'in alt yapısı maalesef ki kentleşme ve artan nüfusun hızına yetişemiyor. Yerel yönetimler eliyle hazırlanması gereken kaliteli ve uygulanabilir kentsel planlama eksik kalınca da ortaya işte böylesi vahim manzaralar çıkıyor.
HİZMET YOK BAHANE ÇOK
Demokrasiye her daim inanan ve sahip çıkan biriyim. İzmirlilerin çoğunluğunun oyu ile seçilen belediye başkanlarına ve bu tercihe saygı duyuyorum. Ancak algı ve bahane siyaseti ile bir kutuplaştırma ortamı oluşturuluyor. İzmir Büyükşehir Belediyesini idare edenler ve CHP sözcüleri her başarısız durumda sürekli suçlu ve bahane arıyor.
Büyükşehirin insanı merkeze alan, vizyon odaklı bir projesine ben rastlamadım. Yakın bir zamanda yerel yönetimlerin sorumluluk alanında trafik sorununu çözmek için alternatif bir yol, kavşak ve üst geçit yapıldığını hatırlamıyorum. Yeni metro ve tramvay hattı da yok. Her yağmurda hayatın durma noktasına geldiği kentte adeta İzmirlilerin kaderi haline gelen bu durumu düzeltmek için atılmış bir adım da yok. Kentsel dönüşüm projeleri, toplu konut hamleleri henüz başarılabilmiş değil. Üstüne bir de "yüzülebilecek körfez" beklerken geldiğimiz durum...
İzmirlilerin sesi her yükseldiğinde "Ama hükümet destek vermiyor" algısı devreye sokuluyor. İzmir Büyükşehir Belediyesini idare edenler kendi dışında suçlu ve bahane aramaktan vazgeçmeli.
İzmir Büyükşehir Belediyesi kendi öz kaynaklarını oluşturmalı. Bir plan dahilinde hareket edilerek kaynaklar heba edilmemeli. Eğer ortaya İzmirlilerin menfaatine bir proje konuyorsa bunu engellemeye kimsenin gücü yetmez. Bu projenin kaynağı için borçlanma talebi de elbette kabul görür.
KURUM İMDADA YETİŞTİ
Dün Altınyoldan geçerken hissettiğim dayanılmaz pis koku nedeniyle bu satırları kaleme alma ihtiyacı hissettim.
İzmir'in imdat çağrısına kulak veren Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, 5 Eylül'de bölgede inceleme yapmıştı. Bakan Kurum, denizde atık su kaynaklı amonyak miktarının olması gerekenden tam 50 kat daha fazla olduğunu, bunun da evsel ve endüstriyel atıkların suya arıtılmadan karıştırılması anlamına geldiğini anlatmıştı.
Bir acil eylem planı da hazırlandı.
Kötü koku ve alg patlamalarının devam ettiği körfezde bir yandan da balık ölümleri artarak sürüyor.
Bütün bu gelişmeler yaşanırken İzmir Büyükşehir Belediyesi topu yine hükümet kanadına attı. Büyükşehir imkanları ile körfezin temizliğinin altından kalkılamayacağı, yetki tartışmaları vs vs...
Yetkinin kimde olduğunu araştırırken karşıma ilk olarak İzmir Büyükşehir Belediyesinin önceki belediye başkanı Sn Tunç Soyer'in açıklamaları önüme çıktı. Zira Tunç Soyer, Körfez temizliğinde sorumluluğun İzmir Büyükşehir Belediyesinde olduğunu açıkça vurgulamış.
Koku problemi bir yana deniz canlılarının yaşamı ve insan sağlığı tehdit altında. Körfezde çevre krizi her geçen gün derinleşiyor.
HER YERDE EYLEM YAPAN ÇEVRECİLER VE HAYVANSEVERLER NEREDE?
Hizmet etmemeye bahaneler arayan İzmir Büyükşehir Belediyesine karşılık elini taşın altına sokma derdinde olan bir hükümet var. Çünkü hükümette görev alan bakanlara hiçbir zaman bahanenin arkasına saklanmayan Sn Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan rol model oluyor.
Körfezde çevre krizi yaşanırken, balıklar can çekişirken, halk sağlığı risk altında iken yetki tartışması ile vakit kaybedilemezdi.
Çöp dağları, hava kirliliği, susuzlukla anılan İstanbul, Recep Tayyip Erdoğan'ın hizmet anlayışı ile modern bir kent görünümüne kavuşmuştu. Susuzluğun Levent Kırca parodileri ile özdeşleştiği, kanalizasyonların sokaklara, derelere aktığı İstanbul'un bu sorunları bahanelerin arkasına saklanmayan Recep Tayyip Erdoğan sayesinde son bulmuştu. Bataklık haline gelen Haliç, Erdoğan'ın belediyecilik anlayışı ile temizlenmişti.
İşte İzmir artık tam da böyle bir hizmet anlayışına muhtaç hale geldi.
Artık ideolojik körlükten kurtulmanın vakti geldi de geçiyor. Algı çalışmasını, reklamı, makyaj belediyeciliğini bir kenara bırakmak gerekiyor. Bu kent hepimizin ve aynı gemideyiz. Sahil boyunca ilerlerken burnumun direğini sızlatan kötü koku, aynı zamanda yüreğimi de acıtıyor.
Sahi, her yerde eylem yapan bazı hayvanseverler, ağaç bahanesi ile ortalığı yakıp yıkan sözde çevreciler nerede? Onlar için mavi suları çamur rengine dönen deniz çevreden, ölen balıklar da hayvandan sayılmıyor sanırım.
Katılıyorum sonuna kadar
Ağzınıza yüreğinize sağlık başkanım başarılarınız daim olsun inşallah tebrik ediyorum bu kadar güze kalem konuşturmanızı yolunuz hep açık olsun inşallah