Hayatımız, iletişimle örülmüş bir ağ gibidir. Her sabah bir “günaydın”la başlar; bir tebessüm, bir bakış ya da suskunlukla devam eder. Ne söylediğimizden çok, nasıl söylediğimiz belirler ilişkilerimizin yönünü. Ancak son zamanlarda, bu doğal iletişimin zedelendiği bir noktaya daha çok şahit oluyoruz: İnsanların birbirine “sebep bularak” yaklaşması.
Bir davranışı sorgulamak, anlamaya çalışmak başka; o davranışa “bir gerekçe bulup” kesin bir hüküm vermek başka şeydir. Ne yazık ki birçok insan, iletişimde empati kurmak yerine “bu böyle yaptıysa, kesin şundandır” gibi kesin yargılarla yaklaşıyor karşısındakine. Kırıcı, katı ve çoğu zaman eksik...
Bir insan geç kaldıysa, belki yorgundu... Belki içinden çıkamadığı bir derdi vardı. Ama bazı insanlar hemen bir sebep üretir: “Beni önemsemiyor.”
Bir arkadaş soğuk davranıyorsa, belki kalbi kırılmıştır. Ama başkası şöyle der: “Kesin arkamdan konuşmuşum gibi düşünüyordur.”
İletişimi, anlamaya değil, yargılamaya kurarsak bağlar güçlenmez, zayıflar. Çünkü her insan bir hikâyenin içinde yürür ve o hikâyeyi bilmeden o insanı anlamamız mümkün değildir. Oysa biz çoğu zaman o hikâyeyi dinlemek yerine kendimiz yazmaya kalkarız. Kendi kafamızda kurgular, sonra da o kurguya göre karar veririz. Bu da gerçek bir iletişim değil, sadece bir yorum olur. Ve yorumlar, çoğu zaman yanlıştır.
Empati yerine hüküm vermeyi tercih eden insanlar, ilişkilerde hep “ben haklıyım” noktasına saplanır. Oysa sağlıklı bir iletişimde haklı olmak değil, anlaşılmak ve anlayabilmek önemlidir.
Belki de en çok şunu unutmamalıyız: Bir insanın davranışı bize uymuyor diye, onun kötü niyetli olduğunu düşünmek büyük bir yanılgıdır. Her davranışın ardında bir duygu, her suskunluğun ardında bir hikâye yatar. Dinlemeyi öğrenmeden, konuştuğumuzu sanmak sadece yankıdır; diyalog değil.
İletişim, karşımızdakine “neden böylesin?” demek değil, “ne yaşıyorsun ki böyle davranıyorsun?” diyebilme cesaretidir.
Gelin, insanları etiketlemekten vazgeçelim. Sebep aramadan, yargılamadan, sadece dinleyelim. Çünkü bazen sadece bir kelime, bir insanın en karanlık yerine ışık olur.